Geçenlerde facebookta güzel bir yazıya denk geldim, hayatımızda fazlalık ne varsa ‘at gitsin’ deyip rahatlamamızı öğütleyen ve insanı birden gaza getiren bir yazıydı. Zaten son zamanlarda her anlamda sadeleşme yanlısı hissettiğim şu günlerde bu yazıyı okuyunca ben baya bi gaza geldim ve başladım sırayla evin her odasına el atmaya.
Yoksul bir çocuk için büyüdüğümden midir nedir, bir şeyin işe yarayabileceğine dair ufak bir düşüncem varsa o şeyi asla atmam. Mesela gelen hediyelerin kaplarını, bebek şekerlerinin ufak şişelerini, konservelerin kavanozlarını, eskiyen kıyafetlerin düğmelerini falan atmam biriktiririm. Çünkü bir gün lazım olabilir. Evet, kesinlikle…
Yedi yıl önce tazecik bir mühendisken kendimi Banka gibi resmi bir kurumda bulunca o toylukla binlerce demode ötesi takım elbise almıştım. Öyle çirkin ve demodeler ki 22 yaşında onları giyip 50 yaşında emekliliğine üç kalmış şube şefi gibi dolanıyordum plazada, içler acısı bir tablo resmen. Ha keza bir sürü bluz, kazak, etek falan dolup taşıyor ve ben işe giderken döne döne hep aynı (sevdiğim ve kendime yakıştığını düşündüğüm) şeyleri giyiyorum. Her sene elim gidiyor o emekli şef kıyafetlerine ama hepsine de tonla para vermişim, hem bir gün lazım olur, giyerim. Evet, kesinlikle…
Yine yedi yıl önce nasıl bir zihne sahipsem memleketimden İstanbul’a taşınırken koli koli ders kitaplarımı ve defterimi getirdim. Hatta sadece kitap ve defterlerle yetinmeyip vize ve finallere hazırlanırken saman kağıdına aldığım notları da getirdim. Çünkü oradaki kitaplardan, notlardan yararlanmam gerekebilir, bana yöneylemden oyun teorisi ya da iş etüdünden iyileştirme soruları sorabilirler falan, lazım olur döner bakarım. Evet, tabii kesinlikle…
Senelerdir spor yaparım, hemen her ay women’s health dergisi alırım, ayın birinci günü okuyup gaza gelir ikinci günüyse eski motivasyonsuzluğumla devam ederim hayatıma. Okudum evet güzel, sonrasında kitaplığımın bir köşesinde onlara ayırdığım yerde biriktiririm dergileri. Çünkü günün birinde side plank nasıl yapılır bakmam gerekebilir, lazım olur. Evet aynen…
Benim bu çöp ev zihniyetiyle oluşturduğum envanter listem uzar da gider, ama siz ana fikri anlamışsınızdır sanırım. Bir gün lazım olur diye biriktiriyorum, saklıyorum, atmıyorum. Ben böyle yaptıkça yalnız yaşayan bir insan için biraz büyük olan 2+1 eve gitgide sığamaz hale geliyorum. Dolaptan giysiler, kitaplıktan kitaplar taşıyor. Bir de huyum kurusun, temizlik takıntısı olan bir insanım, çok eşya çok toz demek, sürekli de temizlik yapıyorum sırf bu doldurduklarım yüzünden.
Ama bir gün tak etti. Emin değilim kitaplıktan kitaplar mı devrildi, hediye kağıtları alev mi aldı, kıyafetler mi güvelendi tam hatırlamıyorum ama bir şey tetikledi sadeleşme hareketimi. Belki yakın gelecekte zaten taşınma işlerine girişeceğim için ya da evdeki fazlalıkların ölü toprağı etkisi yarattığını düşündüğüm için, bilmiyorum. Her ne şekilde geldiyse o dürtü sayesinde bir tam gün boyunca ‘bir gün lazım olur’ diyerek sakladığım ne varsa attım, ayıkladım, poşetledim, dağıttım.
Bütün o hediye kapları, ıvır zıvırlar, kutular, kavanozlar hepsi çöpü boyladı.
O bir gün giyerim diye sakladığım ama üç kıştır, beş yazdır giymediğim ne varsa poşetledim. Annemle birlikte gönderdim.
Üniversitede tuttuğum notları, okul kitaplarımı (zaten hemen hepsi fotokopiydi 😂), defterleri içim yandı evet ama kağıt toplayan çocuklar bari yararlansın diye attım.
Women’s Health’lerin başına ne geldiğini tahmin etmeniz zor değil herhalde.
Bunlar sadece aklıma gelenler… Anne babamın ziyarete gelmesinden de destek alarak öyle de bir abarttım ki “bu masa bana büyük, napalım bunu da mı atsak” boyutuna ulaştırdım.
O kadar rahatladım ki size anlatamam. Çok eskiden kalan, toz toplamaktan başka bir işe yaramayan, beni üzecek anılara ev sahipliği yapan her şeyin benden ve evimden uzaklaşması içimi ferahlattı. Bu kadar iyi geleceğini düşünmemiştim sırtımda taşıdığım onca yükten kurtulmanın.
Şimdi sıra hayatımda bu niyetle tuttuğum, aslında bana faydası olmayan, enerjimi alan, negatiflik salan ‘arkadaşlardan’ kurtulmakta… Nasıl yaparım bilmiyorum ama eşyalardan kurtulmanın bile bu kadar iyi hissettirdiğini düşünürsek parazit gibi hayatımıza çöreklenmiş insanlardan kurtulmak nasıl rahatlatır tahmin bile edemiyorum.